Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
gardening etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gardening etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sümüklüböceklerden Bira ile Kurtulun

[Güncelleme 28 Ocak 2018
ilk yayın tarihi 13 Temmuz 2011]

"Rakı şişesinde balık olsam" demiş ya rahmetli Orhan Veli, benim KüçükBahçem'de bu mısrayı "bira kutusunda sümüklüböcek olmak" şeklinde değiştiriyorum...


KüçükBahçem'in sakinlerinden (hem de oldukça sakinlerinden) biri de sümüklüböcekler. Sebzelerimin yere yakın yapraklarını yemelerinden başka bir zararını görmedim aslında ama her saksının altında çıkması canımı sıkıyor; OğulMonk'un da midesini bulandırıyor. Geçtiği yollarda bıraktıkları sümüğün izleri de cabası...

Kimyasal mücadeleden mümkün olduğunca kaçınıyorum. Google Abi'ye sorunca sümüklüböceklerle mücadele yöntemini, birayı önerdi bana. Bir deneyelim dedik. Hayatında hiç alkol almamış birisi olarak (başkası alıp içmiş de değilim, sadece 2 yudum tadına bakmışlığım var) gidip bir tekel bayiden bir tane kutu bira aldım.

Evdeki peynir, çikolata kutularını bahçede sümüklüböceklerin en çok gezindiği yerlere gömdüm. Bir parmak kadar toprağın üstünde bıraktım ki toprak ve su kutuya girmesin.
Buz gibi birayı köpürte köpürte kutulara doldurdum.

Kayayı delen ağaç...


Son güncelleme: 4 Temmuz 2015
Güncelleme tarihi 20 Aralık 2012'nin son dakikaları. Kıyamete 5 kala...
İlk yayın tarihi 2 Mayıs 2011

"İşte böyle olacaksın, hiç olmadık yerde, dağın tepesinde tek başına bile kalsan dimdik! Köklerin kayayı delip geçecek, meydan okuyacaksın denize, dağlara. En güzel manzara da senin olacak, senin hakkın o!" demiştik şurada :



Aşağıdaki ağaç da Eskişehir'den Mayıslar'a doğru giderken, Mayıslar'a 4-5 km kala hemen çay köprüsünü geçince görebileceğiniz bir kayanın üstünde. 
Kayadır demememiş, toprağım yok ben nerede duracağım, suyum nereden gelecek dememiş,
delmiş geçmiş.



Kaya mı ağacı tutuyor yoksa ağaç mı kayayı? Belki de kökleri kayayı yamaca sabitliyordur. Doğanın dengesi müthiş...

Ya buna ne demeli...

14 Şubat 2012'de eklendi

Hele buna ne dersiniz? (20 Aralık 2012'nin son dakikalarında eklendi.)

Bu fotoğraf da benden. 27 Ekim 2012, İstanbul Fuar Merkezi otoparkı. Bitkinin çıktığı yere dikkatli bakınız. Beton ile asfaltın arasında kağıt bile giremeyecek kadar dar bir yerde... Sulayan yok, gübre veren yok, budayan, bakım yapan yok. Ama çıkmış oradan ve dimdik ayakta...

Fotoğrafı bizzat şahsen kendim ben cep telefonumla çektim 


Allah "Ol!" der ve olur...
Asfaltı delen çiçek

...
Bunlar da 4 Temmuz'15'de ilave edilenler. Her biri ayrı bir mucize...







...

Domatesin lezzeti geri mi geliyor?

Domatesin lezzeti geri mi geliyor? (Sakın ha GDO'lu olmasın ama!)

Marketlerdekini bilmem, KüçükBahçem'in pembe doamtesleri hem lezzetli hem nefis kokulu

Marketten aldığımız domateslerin neden eskisi kadar lezzetli olmadığını sormuş ve bunu "Marketten alınan domatesler neden lezzetsiz?" başlıklı yazımda bahsedilen; Florida Üniversitesi Bahçe Bilimleri Bölümü'nden Prof. Harry J. KLEE'nin Current Biology dergisinde yayımlanan bir araştırmasından bahsederek açıklamaya çalışmıştık.

Benzer yazıları incelerken Süleyman Demirel Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Aktaş'ın bir çalışmasına rastladım. (Bu vesile ile bir önceki yazımda giriş cümlesi olan "Bu tür araştırmalar bizden çıkacak değil ya" lafımı da geri alıyorum, araştırmacılardan özür dileyerek)

Öncelikle böylesi bilimsel çalışmaların ülkemizde de yapılıyor olmasından dolayı duyduğum memnuniyeti belirtmem lazım. Çalışmanın başında bulunan Doç.Dr. Aktaş,
"Domates genlerinin daha aktif hale getirilmesi ve daha fazla klorofil sentezlemesi sağlanarak fotosentez kapasitesi artırıldı"
demiş. Açıkçası normal vatandaşa, sıradan bir yetiştiriciye bu akademik cümle pek bir şey anlatmasa da özetle domates bitkisinin daha fazla şeker, likopen ve diğer aroma maddeleri sentezleyebilmesi sağlanmış. Bu da demek oluyor ki domatesin lezzeti arttırılmış.


Domatesin lezzetinin arttırılmasını amaçlayan bu çalışma Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) ve Amerika Birleşik Devletleri Kaliforniya Üniversitesi tarafından yürütülmüş.  Doç. Dr. Hakan Aktaş'ın açıklamasına göre; domatesin değişik renklerinden kaynaklanan özelliklerin tadına yansıdığının tespit edilmesi ile birlikte bu konuda yaklaşık 10 yıldır yaptıkları çalışmalar neticesinde domateslerin daha fazla klorofil sentezlemesi sağlanmış. Bu da lezzetine yansımış.

...
Yazarken fark ettim umarım bunu yaparken genleriyle oynamamışlardır domatesin. Şahsen ben GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) domates yemek yerine daha tatsız olmasını yeğlerim...

KüçükBahçem'den pembe domatesler

Neyse araştırmaya ve yazmaya devam edelim. Ne diyorduk; domatesin lezzeti diyorduk, genler diyorduk. Uzatmadan lafı tekrar Sn. Aktaş'a bırakalım:

"Domates, ham oluşum döneminde açık yeşil renkte. Yerli bir domatese baktığınızda bir kısmı koyu bir kısmı açık yeşil renkli. Ticari olarak yetiştirilen domateslerde klorofil oranı düşüktür. Ama yerli domateste daha farklı tad alırız. Bunun nedeni şeker miktarının, likopen oranının daha yüksek olmasıdır." 
Sn. Aktaş çalışmasında domatese rengini ve tadını veren kırmızılığın domatesin her yerine  yayılması için çalışmışlar.
"Böylece domatesin her tarafı koyu renkli oldu ve açık yeşil domatese göre daha lezzetli domates elde edildi. Bu araştırma bize ilerleyen dönemlerde yapılacak ıslah çalışmalarında genetiği iyileştirerek ve domates içindeki bir geni meyvelerde sentezleyerek daha koyu yeşil renk almasını sağlayabilecek. Bu ürün genetiği değiştirilmiş (GDO) bir ürün değil, genetiği iyileştirilmiş bir üründür. Domatesi yediğimiz zaman yerli domatesten bile daha lezzetli, aroması daha yüksek olacak."


Hımm, benim bu sözlerden anladığım yapılan çalışmanın genlere müdahale olmadığı, sadece bir ıslah çalışması olduğu. Umarım ve dilerim ki böyledir ve böyle kalır. Bu çalışmayı gerçekleştiren ekibi Sn. Aktaş'ın nezdinde tebrik eder, naçizane şükranlarımı sunarım. İnşallah yakın zamanda bu akademik çalışma sahaya da iner ve oradan da  lezzetli domatesler olarak marketteki, pazardaki yerini alır.



Kaynaklar:
http://www.aa.com.tr/tr/bilim-teknoloji/69777--domatesin-lezzeti-geri-geliyor
http://saglik.bugun.com.tr/domatesin-lezzeti-geri-geliyor-200779-haberi.aspx
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2012/06/120601_genom_tomatoes.shtml


Ö.Y. @Eskişehir  / 15 Kasım 2012

Saksıda Altın Çilek Yetiştirme ve Tohum Alma

[İlk yayın tarihi: 29 Eylül 2011,
 güncelleme: 27 Haziran 2012]

Geçen sene marketten aldığım altın çileklerden birisini kurutup içindeki tohumları almıştım. Bir tane meyveden onlarca tohum çıkıyor, kum gibi... Bu tohumları ilkbaharda viyollerde çimlendirdim ve KüçükBahçem'e diktim. İlk meyveler de 15 Ağustos'da dallarda belirmeye başladı.

Saksıda yetiştirdiğim altın çilek artık olabildiğince büyüdü. Kökleri saksı içinde daha fazla gidemediği için kendisini dal üretip uzamaya değil de meyveye verdi. KüçükBahçem'in bir kenarında toprakta bulunanlar ise büyümekten meyveye gidemedi. O kadar büyüdü ki domatesleri ve peppinoları bile gölgede bıraktı.

Çok değil ama olsun buna da şükür. Saksıdakiler toplam 9 tane altın çilek 26 gr geldi. Bahçede topraktakilerde meyve sayısı daha çok ama henüz olgunlaşmadılar.

Bunları ailecek bir güzel yedik, bir tanesi hariç. Onu tohumluk ayırdım.


Aynen domates tohumu alır gibi altın çileği ezip tohumları suyla bir güzel yıkadım ve süzekten geçirdim. Tane tane ayrıldılar temizlenince.

Doğrudan güneş görmeyen bir yerde bir gün kadar beklettikten sonra seneye çimlendirmek üzere mini tohum depoma kaldırdım. İki sene kadar önce 15 kadar tohuma 7 TL ödemiştim. Böylelikle hem daha fazla tohum elde ettim hem de "tohumuna para saymaktan" kurtuldum.

Seneye altın çilek maceramız devam edecek; inşallah...

Bu sene de tohumlardan 20 - 30 kadar altın çilek çimlendirdim. Fakat Eskişehir'de tohumdan çıkıp da bahçeye aktarılması arasında çok zaman geçiyor dolayısı ile sonra da meyveler iyice olgunlaşamadan sezon bitiyor. Bu nedenle çimlendirmeye sera gibi uygun bir ortamda daha erken başlamak lazım, mesela Şubat - Mart gibi.


Bu arada ilgililerine şuradaki yazıya mutlaka göz atın derim. "Saksıda yer kirazı yetiştirin" Çok temiz ve güzel anlatılmış.


Sağlıcakla kalın...




Kaynaklar:
http://www.bizimbahce.net/tag/altin-cilek-uretimi
.

Azmeden domates taşı delermiş... [ 14 Şubat 2012 'de güncellendi]

[ 14 Şubat 2012 'de güncellendi]

"Yaşam bir yolunu bulur" yanlış hatırlamıyorsam Jurassic Park'dan bir sözdü bu. (Orijinali "I'm simply saying that life finds a way")

Evet yaşam bir şekilde yolunu buluyor. Aşağıdaki fotoğraf komşumun evinin önünde çekilmiştir. Geçen sene ezilen, patlayan bir domatesten dökülen tohumlardan kaldırım taşlarının arasına düşenlerinden çıkmış bir domates.
Ne özel ilgi var ne de bir bakım. Su bile verildiğini sanmıyorum, ama yaşam bir şekilde kendi yolunu bulmuş.




21 Ağustos 2010

*****   14 Şubat 2012 'de eklenen bölüm ****
Yukarıdaki fotoğrafı kendim çekmiştim yazısını da 15 Eylül 2010'da yazmışım, komşumuzun kapısının önünde. Aşağıdaki fotoğrafları da boş bir vakitte aylak aylak sörf yaparken buldum (www.sosyalfil.com adresinde)




Yaşam bir şekilde yolunu buluyor...

Esen kalın.

Küçük Seramın Karla İmtihanı


Beklenen kar nihayet düştü gökten bahçelere... KüçükBahçem de sebeplendi yağan kardan. Yukarıdaki fotoğraf 10 Ocak'da evimin penceresinden gece 01:30 sularında çekildi.

Akşamüstü yağmaya başlayan kar KüçükBahçem'deki küçük seramın da üstünde birikmeye başlamıştı.


Sabah kalktığımda durum şöyleydi:


Biraz evin kuytusunda kaldığı için üzerinde aşırı bir birikme olmamış. Üzerinde görülen miktardaki kardan fazla etkilenmişe benzemiyor. Seranın içindeki turp, lahana, marul gibi bitkilerim de korunmuş oldu tabiatiyle...

KüçükBahçem'deki KüçükSeram Eskişehir'e düşen 2012'nin ilk karından alnının ve üzerindeki karın akıyla çıktı.


Yukarıdaki fotoğraf da arka bahçemden bir kare. Evin içinden tripodla gece modunda çektim.

Her şey gönlünüzce olsun.

Hidrotonda Tatlı Patates Çimlendirme

Yaz sonunda KüçükBahçem'deki sandıklardan topladığım kırmızı tatlı patateslerden küçük bir tanesini evin içinde köklendirmek üzere, aşağıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi bir mama kavanozuna koymuştum.

Burada filizlenip iyice köklendiğinde, kızım ile birlikte bir hidroton (hydroton) saksısı hazırladık. Hidroton; perlit, vermikulit, cocopeat, kaya yünü gibi topraksız tarımda kullanılan bir yetiştirme ortamıdır. Özel bir kilin misket gibi şekillendirildikten sonra 1200 °C’ye kadar ısıtılması ile üretilir. Yüksek ısıda fırınlandığı için patlamış mısır gibi genişler, gözenekli bir şekil alır. Taş gibi kuru olduklarından toprak gibi dağılmazlar, bozulmazlar. Gerektikçe yıkanıp temizlenerek yeniden kullanılabilir. Hidroton tanelerinin pH değerleri nötrdür. Herhangi bir katkı, mineral, besin, gübre vs. içermezler. İçi boşluklu olduğu için hem hafiftirler hem de sıvıyı sünger gibi tutarlar. Dolayısıyla köklenme için ideal bir ortam oluştururlar.




Tatlı patates çimini topraksız tarımda kullanılan özel besin sıvısına daldırılmış hidroton dolu saksıya koyduktan tam bir ay sonraki görüntüsü aşağıdaki gibidir.



Saksıya değil de eve sığmadığı için KüçükBahçem'e taşımak üzere torf dolu bir saksıya aktardım.



Şu anki hali mi? Maalesef seramı henüz kurmadan KüçükBahçem'e taşıdığım için soğuktan donarak öldü. Biraz acele etmişim dışarıya almakla. Baharda bir kez daha deneyeceğim. Bu sefer hidroton saksıma bir de otomatik sulama ve suyu havalandırma sistemi ilave edeyim diyorum, şuradakiler gibi... http://www.hydroponics.net/


Her şey gönlünüzce olsun, kalın sağlıcakla...

KüçükBahçem'in Küçük Serası


Günlerden bir gün, KüçükBahçem'deki son ürünleri de topladıktan sonra kışın bahçede ne yapsam diye düşünürken aklıma sera yapmak geldi. Öncelikle bilindik büyük alışveriş merkezlerindeki minik seraları inceledim. Sonra da internet taraması ile pratik, portatif sera yapımlarını araştırdım. Gördüm ki çok değişik şekillerde ve maliyetlerde kendi kendine sera yapmak mümkün.

Bahçe tipi hazır imalat seralar bir hayli pahalı olabiliyor, bence satın almaya da hiç gerek yok. Kendimiz fazla zorlanmadan basit bir sera yapabiliriz.

Hem kendi kendine yapmış olmanın keyfi bir başka...

Çalakalem kabataslak bir şekil çizdim. Ölçülerini kendi KüçükBahçem'e göre belirledim.


Sonra gidip bir yapı malzemesi mağazasından gerekli malzemeleri satın aldım. İşte fotoğrafı ve listesi:
16 m 0.20 çaplı PPRC boru
12 adet T (0.20 çap)
 6 adet 45 derecelik dirsek (0.20 çap)
 1 adet artı (artık teknikteki adı neyse...)
15-20 adet boru klipsi (0.20 çapa göre)
 PVC yapıştırıcı
Sudan, ısıdan etkilenmeyen güçlü bir bant
10 m2 kadar kalın, saydam naylon


Gerekebilecek alet edevat ise şunlar:
(Aslında boruları eklemek için ısıtıcılı özel kaynak makineleri kullanıyorlar. Fakat bende böyle bir cihaz olmadığı için eldeki cihazları kullandım.)
Borunun uçlarını inceltmek için taşlama makinesi
Boruları kesmek için bir kıl testeresi ya da dekupaj testere
Her zaman lazım olacak, 1 adet sabit boyalı kalem
Şeritmetre
Yerine göre gerekirse bir adet perçin aleti ve bir miktar perçin
Sıcak silikon tabancası ve yeteri kadar silikon çubuk
1 demlik çay (lazım olacak)
ve en önemlisi iyi bir asistan. Bende iyi ki OğulMonk var.


Asistanımızla birlikte boruları ölçülerimize uygun olarak işaretledikten sonra testeremizle düzgün ve temiz bir şekilde kesiyoruz. Kesilen boru parçalarının uçlarını taşlama makinesi ile bir miktar inceltiyoruz. Taşlama makinesi yoksa bir zımpara ya da eğe ile de aynı işi görebilirsiniz fakat sizi bir hayli uğraştırır.



Eklemeleri yapmadan önce, değerli komşumun tavsiyesi üzerine dirsekleri ve T'leri makarna gibi iyice bir kaynattım ki ısıdan dolayı genleşerek borular daha rahat girebilsin. Fakat kullandığım PPRC borular zaten sıcak su iletiminde kullanılmak üzere yapıldığından beklediğim kadar esnemedi, genleşmedi. Eğer siz farklı tipte bir boru kullanacaksanız ısıtma işlemi sizde daha faydalı olabilir.


Oynaya oynaya patates hasatı

Biz balkonda, KüçükBahçem'de sandıkta 2 kg patates yetiştirdik mi seviniyoruz, ya bu adam ne yapsın?
N'apacak zil takıp oyanayacak elbet. Traktör mü? Haa oo tarlanın yabancısı değil kendi kendine gider zaten..

İzliyoruz ve oynuyoruz bir yandan, haydiii.

Videoyu çekenin de oynayanın da eline, göbeğine, emeğine sağlık...


Çalışmazsa diye videonun linki burada -->http://www.youtube.com/watch?v=to9VJ98ghno

Türkünün sözlerini ben ancak bu kadar anlayabildim. Tekrar tekrar dinleye dinleye de bir hal oldum, her tarafım oynar oldu. Yanlışsa, eksikse yorumlara bırakın lütfen.


Ocağın batmasın patates

Ocağın batmasın patateees

haydi

yaz gelince ekeriz
güz gelince sökeriz
sen olmasan patates
üç öğün biz ne yeriz

marfona granola binella
agria marabel satina
hastalık girmiş kardeş
verem kanser sakın inanma

tutturdunuz bir kanser hastalığı
Kiledereye Alacasara
Kaymaklıya Derinkuyuya
Attınıza varya
Urgan ile Arabı...

Derinkuyu Kaymaklı
Çiftçi hevesini aldı
Alayaşar Kiledere
Postalar hava aldı

marfona granola binella
agria marabel satina
hastalık girmiş kardeş
verem kanser sakın inanma

Söylediğiniz yalana
Siz inanıyor musunuz dostlar?

Patatesin kökünü
Ekemedim ekini
Traktörün tekeri
Sattım seni ...

marfona granola binella
agria marabel satina
hastalık girmiş kardeş
verem kanser sakın inanma

Yalanınız batsın var ya
5 yıl cezalarda dolandırdınız
bu ...




Bizi izlemeye, okumaya devam edin; her şey gönlünüzce olsun...


Patates çeşitleri, patates türleri: Adora, Agata, Agria, Alaska, Alpha, Anais, Anna, Ari, Atlas, Banba, Binella, Carlita, Caspar, Condor, Cosmos, Cycloon, Desiree, Dorado, Elfe, Elodie, Fabula, Fasan, Felsina, Fianna, Florice, Granola, Hermes, Hertha, Impala, Innovator, Isola, Jelly, Konsul, Korrigane, Lady Claire, Lady Olympia, Lady Rosetta, Latona, Laura, Lola, Lyra, Marabel, Maranca, Marfona, Melody, Milva, Mondial, Morene, Obelix, Opal, Orla, Pamina, Panda, Pasinler 92, Pepo, Planta, Provento, Quinta, Ramos, Ranger Russet, Remarka, Resy, Russet Burbank, Safrane, Sante, Satina, Shepody, Slaney, Soleia, Solide, Tomensa, Universa, Van Gogh, Velox, Verdi, Victoria, Alegria, Borwina, Everest, Gala, Louisana, Madeleine, Orchestra, Safari, Triplo

Kilosu 50 bin euro yani yaklaşık 122 bin TL'ye ıspanak



Kilosu 50 bin euroya yani yaklaşık 122 bin TL'ye ıspanak olur mu, olur? Nasıl,

Sebze ve meyvelerin insan sağlığına olan faydalarını arttırabilmek için bilim insanları özel koşullarda sebzeler yetiştiriyorlar. Dolayısı ile bir kilo ıspanak ya da marul , maydanoz ellibin euroları bulabiliryor.

Bitkiler, hastalıklara karşı doğal olarak bünyelerinde bazı koruyucu maddeler içerir. Bunların başında flavonoid adı verilen bileşikler gelmektedir. Flavonoid en çok da günlük hayatta sıkça tükettiğimiz başta çay olmak üzere baharatlar, çeşitli sebze ve meyvelerde bulunmaktadır. Flavonoidler özellikle değerli antioksidan özellikler barındırırlar. Bu sayede vücut birçok hastalığın sorumlusu olan tehlikeli radikalleri yakalayarak etkisiz hale getirebiliyor.

Flavonoidlerin kalp-damar rahatsızlıklarından kansere kadar birçok hastalığa karşı koruyucu etkisi var. Bugüne kadar Flavonoidlerin potansiyelinin ne kadar büyük olduğu kanıtlanabilmiş değildi. Bonn Üniversitesi ve Jülich araştırma merkezinde bu etkiyi ortaya çıkarmak için son derece pahalı sebzeler yetiştiriliyor.

Maydonoz, ıspanak, nane gibi yüksek miktarda flavonoid içeren bitkilere karbondioksit gazı veriliyor. Bu gaz bitkilerin büyümesi için gerekli. Ancak bilim insanları deneyleri sırasında atmosfere zararlı karbonlar içeren bildiğimiz karbon-12’yi değil, nadir olarak bulunan karbon-13 ağır izotopunu kullanıyorlar. Zaten bu yüzden çok pahalı bir yetiştirme tekniği.

Jülich Araştırma Merkezi’nin biyoloji uzmanı Profesör Ingar Janzik, “Bu ağır izotop doğada da mevcut ancak normal karbondioksit içindeki payı yüzde biri geçmiyor“ diyor. Bu yüzden de  4 bin litre karbon-13 ağır izotopu yaklaşık 100 bin euro ediyor.


FLAVONOİDLER KANSERE KARŞI KORUYOR MU?

Bu pahalı araştırmanının nedenine gelince; Bonn Üniversitesi Beslenme ve Gıda Bilimleri bölümünden Maike Gleichenhagen bu karbondan flavonoid elde ettiklerini açıklıyor. Yani bitkilere karbon-12 izotopu yerine daha nadir bulunan karbon-13 verildiğinde, flavonoidler daha da belirgin hale geliyor. Araştırma için belirginleştirilmiş flavonoidler bitkilerden ayrıştırılıp gıda maddeleriyle karıştırılıyor. Daha sonra teste katılan şanslı denekler bu gıdaları tüketecek. Bonn Üniversitesi’nden Benno Zimmermann, kan tahlilleri sonucunda örneğin flavonoidlerin vücutta nereye yerleştiklerini kolayca belirleyebilmeyi umuyor. Testlere 2012 yılı başında başlanacak. İlk sonuçların 2012 ortasında alınması bekleniyor.

İlk sonuçların alınmasından sonra flavonoidlerin kalp-damar rahatsızlıkları ya da kansere karşı korunmada nasıl bir etkisi olduğu ve bu maddenin insan sağlığının korunması için nasıl kullanılabileceği ortaya çıkacak.

Kaynak:
http://gundem.milliyet.com.tr/bu-ispanagin-kilosu-50-bin-euro/gundem/gundemdetay/18.11.2011/1464450/default.htm

KüçükBahçem'in pepinoları

12 Ekim 2011 tarihli şuradaki yazımda

Şekli ve desenleri  ne kadar da birbirine benziyor. Acaba pepino mu patlıcana baka baka olgunlaşıyor yoksa patlıcan mı peppinoyu örnek alıyor. Aslında alışık olduğumuz üzere patlıcanın morumsu siyah olması gerektiğine göre belki KüçükBahçem'deki bu patlıcanlar pepinoya benzemeye çalışmışlar diye zannediyorum.

demiştim. Meğerse pepino zaten patlıcangillerdenmiş;  Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın Ekim 2011 sayılı Tarım Bülteni'nin yalancısıyım. Aşağıda bültendeki  pepino ile ilgili yazıyı bulabilirsiniz ama önce KüçükBahçem’in pepinolarının bir tadına bakalım değil mi…


 Bahçeyi temizledikten sonra pepinolar daha da açığa çıktı



Bu sene sadece bu gördüğünüz 2 adet pepinoyu yetiştirebildim. KüçükBahçem adından da anlaşılacağı gibi küçük olduğundan pepinolar domateslerin ve altın çileklerin arasında sıkıştı kaldı. Bu nedenle fazla ışık alamadığı için fazla meyve vermedi. Fakat bu iki tane de son derece lezzetliydi. Kelek kavun, salatalık sanki biraz da ananas tadı aldım. Aşağıda da böyle tarif edilmiş zaten.

Aşağıdaki yazıda yetiştirme şartları ile ilgili güzel bilgiler verilmiş. Seneye bunlara dikkat edeceğim. Pepinonun fidelerini; domates, biber gibi alışık olduğumuz sebze fidelerine göre bir hayli pahalıya yaklaşık on katı bir fiyata almıştım. Gördüğüm kadarı ile fidesini üretmek çok zor değil. Toprağa deydiği yerden kök salıyor. Bir iki dalından çelik alıp toprağa dikmiştim, onlar bile köklenip tuttular. Kışın Eskişehir'in soğuğundan koruyabilirsem önümüzdeki sezona kendi fidelerimi üretmiş olacağım inşallah.

Ekim 2011, Tarım Bülteni
Eski Damağa Yeni Tat: PEPİNO

Ayşe Gül ULUCAN ŞAHİN
 



Her şey gönlünüzce olsun, sağlıcakla kalın.

Domatese Güneş Kremi

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın basılı yayınlarından Tarım Bülteni'nin Eylül 2011 sayısından...

"Kaolin" adlı yumuşak beyaz renkli killi toprak, güneş ışınlarının yol açtığı "domates yanığı"na çare olmak amacıyla Nevşehir'de kullanılmaya başlandı.

Çiftçi, doğa şartlarıyla mücadelede yeni bir yardımcıya kavuştu. Kaolin adlı yumuşak beyaz renkli toprak çeşidi ile domates yanığının önüne geçilmesi amaçlanıyor.

DOĞAL KORUYUCU
Nevşehir Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Ahmet Şahin, "Bitkilerin yüksek sıcaklıkta döl tutma ve tohum bağlaması gecikmekte, düşük sıcaklıkta ise bitkinin vegetatif gelişimi yavaşlamaktadır. Bu durumlara karşı çiftçilerimiz kendi imkânları doğrultusunda değişik çözümler bulmaya çalışmaktadır. Yetiştiricilerimizin ürünlerinde uygulanan kaolin adlı partikül film materyali, tamamen doğal bir koruyucu kil mineralidir. Bu toprak çeşidi meyve ve sebzelerde güneş yanıklığı zararının önüne geçilmesinde önemli katkılar sağlamaktadır." dedi.

Deneme amacıyla üreticilerin bahçesindeki uygulama sonuçları ile kaolin uygulaması yapılmayan diğer bitkilerin durumları İl Müdürlüğü tarafından karşılaştırılarak çiftçilere bilgi verilecek.

MEYVECİLİĞE DESTEK
Öte yandan, Nevşehir Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünce 2011 yılında Özel İdare destekli projelerden yararlanarak sebzecilik ve meyvecilik yapan çiftçilerin bahçelerinde İl Müdürlüğü teknik personeli tarafından kontrol ve denetimler yapılmaya devam ediyor. Nevşehir'de 2011 yılı Özel İdare desteği ile 3 adet plastik ör-tülü sera, 250 dekar badem, 150 dekar kiraz, 250 dekar ceviz, 17 dekar sırık domates ve 10 dekar çilek projesi uygulandı.



Her şey gönlünüzce olsun...


KüçükBahçem'in Altın Çilekleri Hasat Edildi

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın basılı yayınlarından Tarım Bülteni'nin Eylül 2011 sayısında Karaman'daki altın çileklerin hasadına dair kısa bir yazı var. O yazıya geçmeden önce KüçükBahçem'deki Altın Çilek nam-ı diğer Yer Kirazının hasadına bakalım.

Bunlar benim KüçükBahçem'deki altın çilekler. Bu fotoğrafta topladıklarım 422 gram görünüyor. Ertesi gün bir o kadar daha topladık.


Tepsiye kuruması için bıraktık.




Maalesef altın çilekler dalında tam olgunlaşamadan toplamak zorunda kaldım. Galiba Eskişehir'in yaz mevsimi kısa geliyor altın çileklerin olgunlaşabilmesi için. Gece ayazları başladığı için yeşilken topladım. Tepside beklettiklerimizin bazıları kuruyup sarardı. Tadı biraz ekşimsi ama olsun, KüçükBahçem'in altın çilekleri bunlar.



5 Ekim 2011 tarihli "Saksıda Altın Çilek Yetiştirme ve Tohum Alma"  yazımda da bahsetmiş olduğum saksıdaki altın çilekler daha tatlıydı. Aynı yerde yetişmelerine rağmen saksıda olan bu altın çilek bahçedekine göre daha önce olgunlaştı ve tadı da daha tatlı oldu. Galiba, saksıda olan daha fazla kök salıp büyüyemeyecceğini hissetiği için meyvesini daha çabuk verdi. Diğerleri bir yandan kök saldı diğer yandan dallandıkça dallandı. Ben budadıkça başka yerden sürgün verdi. Doğru zamanda doğru budama yapmanın da önemli olduğunu böylelikle anlamış oldum. Bir de güneşi bol istiyor, seviyor bu çilekler güneşi ve sıcağı.


Bu da Tarım Bülteni'ndeki yazı
Altın Çilekler Hasat Ediliyor
Karaman'da alternatif ürünlerin yaygınlaştırılması amacıyla üretimi desteklenen "yer kirazı" diğer adıyla "altın çilek" bitkisinin hasadına başlandı. Hasat döneminde Gıda, Tarım ve Hayvancılık il Müdürlüğü teknik elemanlarınca çiftçilere teknik destek sağlanıyor. İl Müdürü İsmail Uluad yaptığı açıklamada: "İlimizde alternatif ürünler arasında önemli yere sahip olabileceğini düşündüğümüz bu ürünün çiftçilerimize tanıtılması amacıyla farklı köylerde örnek üretim alanları oluşturulması için İl Özel İdaremizin katkılarıyla altın çilek fidesi dağıtımı yapılmıştır. Yetiştiriciliği yapılan yer kirazı çiftçilerimiz tarafından tanındıkça üretim miktarı ve verimi giderek artacaktır." dedi.

Her şey gönlünüzce olsun.

Sayfamdaki yazılar kaynak gösterilerek ve bu sayfanın adresi verilerek kullanılabilir.

Sayfamda bazı yazılarımda bahsetmiş olduğum yöntemler kendi öğrendiklerimi, denediklerimi paylaşmak amacıyla yazılmıştır. Yapılan denemelerin sonuçları da yine burada paylaşılmaktadır. Tarif edilenlerin yanlış/eksik uygulanması, yazı dizilerinin tamamının okunmaması, vb herhangi bir nedenden dolayı istenmeyen sonuçlar elde edilmesi, beklenen sonucun elde edilememesi ve/veya karşılaşılabilecek herhangi bir zarardan dolayı sorumlu tutulamayacağımı bilgilerinize sunarım.

Kaynak belirterek ya da belirtmeden kullandığım yazılarımdan dolayı herhangi bir rahatsızlık duyan, haksızlığa uğradığını düşünen beni haberdar ettiği zaman ilgili yazıyı yeniden gözden geçireceğimi, şikayetinde haklıysa yazıda gerekli düzeltmeyi ivedilikle yapacağımı taahhüt ederim.
-=(RaideR)=-

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | ReviewSilo - Reviews for e-Shopping